Bu sayfamız da hastalarımız tarafından sorulan sürekli soruları sizin için cevapladık.
Hamileler veya hamilelik şüphesi olan bireylerden, acil tıbbi endikasyon ve doktor talebi dışında radyografi alınmaz.
Gebelikte diş veya çevresindeki dokularda bir rahatsızlık meydana geldiğinde gerekiyorsa antibiyotik ve ağrı kesiciler kullanılabilir mi? Gebe bir hastanın diş tedavileri esnasında lokal anestezi kullanılması gerekiyorsa bu durum gebe ve bebeği olumsuz etkiler mi?
Gebelikte lokal anestezik maddeler güvenle kullanılabilmektedir. Ayrıca gebe hastalara bazı işlemlerin öncesinde veya sonrasında gerekiyorsa penisilin, sefalosporin ve eritromisin türevi antibiyotikler; parasetamol türevi ağrı kesiciler güvenle reçete edilebilir. Tetrasiklin, siprofloksasin ve aminoglikozid türevi ilaçlar ise bebeğin dişlerinde ve diğer organlarında sorunlara neden olabileceğinden kesinlikle tercih edilmez.
Gebelerde dental tedaviler hangi dönemde yapılmalıdır?
Kısa süreli dental tedaviler gebeliğin her döneminde yapılabilir. Ancak daha uzun süreli ve komplikasyon meydana gelebilecek diğer işlemler 14. haftadan sonra yapılmalıdır. Çünkü ilk trimesterde (gebeliğin ilk 3 ayı) bebeğin organları gelişir. Son trimesterde (gebeliğin son 3 ayı) ise vena cava kompresyonu sendromuna bağlı olarak ana damarlar üzerine baskı olması sonucu hastada senkop gelişerek erken doğum meydana gelme ihtimali vardır. Bunun nedeni uterusun bu dönemde dış uyaranlara karşı oldukça hassas olmasıdır. Tüm bu sebeplerden dolayı uzun süreli tüm dental tedaviler 2. trimesterde (3-6. aylar arasında) gerçekleştirilmelidir.
Ağız içerisine tamamen sürmüş 20 yaş dişleri, rahatça temizlenebilir durumdaysa, herhangi bir derin çürük oluşumu yoksa ve pozisyonları düzgünse çekilmelerine gerek yoktur.
Kısmen sürebilmiş 20 yaş dişleri rahatça temizlenemedikleri için kolaylıkla çürüyebilmekte ve ağız kokusu gibi çeşitli sorunlara neden olmaktadırlar. Tamamen kemik içinde kalıp süremeyen 20 yaş dişleri ise yanlarında bulunan ikinci büyük azı dişinin köklerine dayanarak o dişe zamanla zarar verebilmekte hatta bazen etraflarında kist oluşumuna sebep olmaktadırlar. Bu gibi durumlarda, ayrıca enfeksiyon, ağrı ve apseye yol açmaları durumlarında hemen çekilmeleri gerekirken, herhangi bir sıkıntıya sebep olmuyorsa kontrol altında tutulmalı ve diş hekimi gerek görürse çekim işlemi gerçekleştirilmelidir.
Çocukların ilk diş muayenesi, ilk süt dişinin sürmesinden sonra, 1 yaşına kadar mutlaka yapılmalıdır.
Diş çürüğü anneden çocuğa bulaşabilen bir hastalıktır. Çocuklar doğduğu zaman ağızlarında çürük yapıcı mikroorganizmalar bulunmaz. Annenin yanlış alışkanlıkları nedeni ile bu mikroorganizmalar anneden çocuğa kolayca geçebilmektedir. Örneğin, annenin mamanın ısısını kontrol etmek için kendi kullandığı kaşıkla bebeği beslemesi, biberondaki mamanın sıcaklığını ağızdan kontrol etmesi, yere düşen emziği temizlemek amacıyla ağzına sokup çıkarması, bebeğin ağzına çok yakın bölgeden öpülmesi gibi alışkanlıklar annenin kendi ağzındaki çürük yapıcı mikroorganizmaların bebeğe geçmesine neden olmaktadır.
Kanal tedavisi tamamlandıktan sonra dişin üst dolgusu yapılana kadar, zarar görmemesi için o dişin üzerinde çiğneme yapılmamasına, dişe basınç gelmemesine dikkat edilmelidir. Diş hekimi bu süre zarfında dişin kırılmaması için çiğneme yüzeyinden aşındırma yaparak dişe aşırı yük gelmesini önleyebilmektedir.
Dişte renk değişikliği, soğuk veya sıcağa karşı aşırı derecede duyarlılık, kendiliğinden gelişen ağrı, gece aniden başlayan ağrı ve yüzde apse kaynaklı şişlik gibi şikayetlerin olduğu durumlarda dişe kanal tedavisi yapılmaktadır.
Sigaranın diş eti hastalıklarında görülen kemik kaybının artışında bir risk faktörü olduğu ve tedavilere karşı doku cevabını azalttığı bilinmektedir. Özellikle günde 10 adetten fazla sigara içen hastalarda, diş eti hastalıklarının tedavisinde başarı oranının düşük olduğu bildirilmiştir. Bu durum, sigaranın damarlanma üzerindeki olumsuz etkisine, iyileşmeyi bozmasına bağlanmaktadır.
Lamina yapımına karar verildikten sonra dişler porselen laminalar için hazırlanır. Dişlerin ön ve kesici yüzeylerinden çoğu zaman 1 milimetreden az mine dokusu kaldırılır ve ölçü alınır. Bu ölçü yardımı ile neredeyse yaprak kalınlığında, diğer dişlere uygun renkte porselen laminalar yapılır ve yine uygun renkte özel yapıştırıcılar ile dişlere yapıştırılır.
Önce mevcut dişlerin durumları değerlendirilir. Eğer uygunsa, diş yüzeyinde çok az aşındırma yapılarak veya hiç aşındırma yapmadan lamina uygulaması yapılabilir.
Beyazlatma özelliği olan diş macunlarının içeriklerine göre etkileri değişir. Aşındırma özelliği fazla olan diş macunları ilk etapta diş yüzeyindeki lekeleri aşındırarak uzaklaştırsa da uzun süreli kullanımlarda diş minesinde aşınmalara ve çizilmelere neden olmaktadır. Bu da dişlerin daha sarı görünmesine sebep olabilmektedir.
Aşındırıcı özelliği daha az olan beyazlatma macunları belirli bir süre kullanılmalı, dişlerin daha beyaz gözükmesi amacıyla diş fırçası bastırılmamalı, agresif fırçalama yapılmamalıdır.
Ortodontik tedavinin başlaması için tek bir ideal yaş yoktur. Diş ve çevre dokuları sağlıklı ise dişler her yaşta hareket ettirilebilir. Türk ortodonti derneği, tüm çocukların tercihen 7 yaşından önce bir ortodontist kontrolünden geçmelerini önermektedir.